Ölüme Dair

 

Ölümü düşünüyorum son günlerde. Son nefesini verdiğin o an. Gözlerini son kez kapadığın ve bir daha bu dünyaya açmayacağın o son bakış. Ne kadar da anlamsızlaşıyor hayat o anı düşününce. Akıp giden koca bir ömür ve sadece geriye kalan son bir bakış. Ne görür ki insan en son, ya da neyi görmek ister bu dünyada en son. Nasıl kalır dünya aklımızda, son anımızla mı yoksa tüm bir ömür olarak tüm detaylarıyla mı? İronik bir durum aslında, ölümü düşünmek hem bu dünyayı bir hiç kılarken hem de her şey haline getiriyor, her şeyi ve herkesi kıymetli hale getiriyor. Ne garip. Bir yanılsama sanki yaşam dediğimiz. Bir hayal, bir ukte, bir düş kırıklığı, bir umut. Ama yaşanıyor işte, iyisiyle kötüsüyle yaşanıyor. Bazen öyle anlar geliyor ve tahammül edemem bir nefese daha desen de öldürmeyen Allah öldürmüyor. Ve sen bir gün, bir ay, bir yıl belki de bir asır daha yaşıyorsun işte.

Koca bir ömür geçiyor 60 yıl 70 yıl. Sorsan, kimseye yetmemeiştir yaşadığı hayat. Ölüm korkusu arttıkça yaşama tutunmaya çalışıyor insan, sanki yaşarken hç tutunmamış, onu kollarına alıp sarmalamamış, hiç bırakmayacak gibi dünya ile yatıp kalkmamış gibi, ölümün nefesini ensesinde hissettikçe daha da çok sarılıyor, tırnaklarını geçiriyor, son kez diyor, son kez ne koparırsam bu dünyadan yanıma kâr! Oysa ne büyük aldanış. Ne yanımıza kâr kaldı ki bu hayatta? Yaşarken dünyanın böyle bir düzeni yok bence. Yanına kâr kalmayacak tek şey bu dünyanın kendisi.

Çok şeyimiz varken bazen koca bir yokluk içinde hissediyor insan kendini. Sahip oldukların silikleştikçe sahip olamadıkların parlıyor, ışıltısı gözlerini alıyor ve senin olmayanlar, olamayanlar kör ediyor seni bir anda. Oysa görebilsen koca bir nimet yığını var önünde. Ama işte olmuyor her zaman. Yapamıyor insan. Geçmişin yaraları geleceğin belirsizliği iki yandan yakalayıp sıkıyor bedenini, aklını, kalbini. Zaten gözleri kör olmuş bedenin bir tutsağa dönüşüyor zaman çizgisinde. Kıpırdayamaz nefes alamaz hale geliyorsun. Nasıl bu noktaya geldiğini, neleri kaybettiğini, yıkılan hayallerini, seni yarı yolda bırakanları, çaresizce geride kalan sevdiklerini, ekonomiyi, siyaseti, hayvanları, işkence gören halkları, haksızlıkları ve yarını. Koca bir karanlık olan yarını düşünüyorsun, boğuyor seni. Nefes alamıyorsun. Nasıl biter bu gece nasıl sabaha çıkar diyorsun.

Ve sonra ölüm geliyor aklına. O hayata son bakışın son nefesin. Ne kadar da boş her şey. Koca bir boşluk yaşamak. Tüm dertler tasalar kaygılar bir hiç. Öldüğünü hayal ediyorsun. Gözlerini kapatıp derin bir nefes alıyorsun, bir an durup düşünüyor ve aldığın nefesin ağzından girip ciğerlerine dolduğunu tüm bedenini temizleyip yavaşça geri çıktığını fark ediyorsun. Yaşıyorsun! Hayattasın! Yeniden anlam kazanıyor yaşamak. Madem öleceğiz o zaman ölene kadar yaşayalım bu hayatı elimizden geldiğince diyorsun. Tüm acılara, tüm kayıplara, tüm çaresizliklere rağmen tutup elinden hayatın, kaldıralım o zaman. İnanalım güzel günlerin sadece anılarda kalmadığına. Yine yeni yeniden güzel günlerin geleceğine.

Yeni bir duam var artık. Ölürken son anımda vicdanım rahat, gözüm arkada kalmadan, iyi bir insan olmak için elimden gelen her şeyi yapmış olarak ve iyi ki yaşadım bu hayatı diyerek ölmek istiyorum. Gözümü son kez kapatırken huzurla kapatmak istiyorum. Bu dünyayı geride bırakıp yeniden yaşamaya başlayacağım o güne kadar, yaşayalım ve yaşatalım. Hayatı yaşanabilir kılan ölümün kendisi aslında. Ölüm de yaşamı da verene binler şükürler olsun.

Yorumlar

Popüler Yayınlar